13 Ocak 2014 Pazartesi

İNGİLİZ BURJUVAZİSİ MATERYALİZME VE DEVRİME KARŞI

Gene İngiliz burjuvamıza dönelim. Fransız devrimi, ona, Kıtadaki monarşilerin yardımıyla, Fransız deniz ticaretini yıkmak, Fransız sömürgelerini kendi sömürgelerine katmak ve Fransa'nın denizlerdeki son isteklerini önlemek için büyük bir fırsat verdi. Onun Fransız devrimine karşı savaşma gerekçelerinden biri, buydu. Öbürü, bu devrimin izlediği yolun hiç hoşuna gitmemesiydi. Devrimin yalnız "aşağılık" terörizmi değil, burjuva egemenliğini sonuna kadar götürmeye kalkışması da sinirine dokunuyordu. Kendisine görgü kurallarını –değersiz de olsalar– öğreten, modalar uyduran, içerde düzeni sağlayan orduya ve dışarda sömürgeler ve yeni pazarlar edinmesini gerçekleştiren donanmaya subay yetiştiren aristokrasisi olmasaydı, İngiliz burjuvası nasıl ederdi? Burjuvazinin içinde, çıkarları bu uzlaşmayla pek de gözetilmeyen ilerici bir azınlık gerçekten vardı; özellikle daha az varlıklı orta-sınıftan oluşan bu kesim, devrime yakınlık duydu, ama parlamentoda güçsüzdü. 
Bundan dolayı materyalizm Fransız devriminin amentüsü olmuşsa da, yüreğinde tanrı korkusu taşıyan İngiliz burjuvası, dinine daha sıkı sarılmıştır. Paris'teki terör dönemi, yığınların dinsel içgüdüleri yittiğinde, işin nereye vardığını göstermemiş miydi? Materyalizm, Fransa'dan komşu ülkelere yayılıp benzer öğretisel akımlarca, özellikle Alman felsefesince desteklendiği, gerçekte, materyalizm ve özgür düşünce, genellikle, Kıtada kültürlü bir kimsenin zorunlu niteliği olduğu ölçüde, İngiliz orta-sınıfı, pek çeşitli dinsel amentülere bağlı kalıyordu. Bu amentüler birbirlerinden farklı olabiliyordu, ama hepsi de kesinlikle dinsel ve hıristiyan amentülerdi. 

Devrim, Fransa'da burjuvazinin politik zaferini sağlarken, İngiltere'de Watt, Arkwright, Cartwright 38 ve başkaları, ekonomik gücün ağırlık merkezinin yerini tümüyle değiştiren bir sınai devrimi başlatıyorlardı. Burjuvazinin zenginliği, toprak aristokrasisinin zenginliğinden önemli ölçüde daha hızlı artıyordu. Fabrikatörler, burjuvazinin kendi içinde, mali aristokrasiyi, bankerleri vb., gittikçe daha arka plana ittiler. 1689 uzlaşması, burjuvazinin yararına olan aşamalı değişikliklere uğradıktan sonra bile, artık tarafların göreli durumlarına uymuyordu. Tarafların karakterleri de değişmişti; 1830 burjuvazisi, geçen yüzyılınkinden çok farklıydı. Politik iktidar hâlâ aristokrasiye bırakılıyordu, ve aristokrasi onu yeni sınai burjuvazinin isteklerine karşı direnmede kullandığı için yeni ekonomik çıkarlarla bağdaşamaz oldu. Aristokrasiyle yeni bir savaşım zorunluydu; ve bu, ancak yeni ekonomik gücün zaferiyle bitebilirdi. Önce Reform Yasası (Reform Act), bütün direnmeye karşın, 1830 Fransız devriminin verdiği hızla, çıkarıldı. Bu, burjuvaziye, parlamentoda sayılır ve etkili bir yer bağışladı. Sonra Tahıl Yasalarının (Corn Laws)39 yürürlükten kaldırılması, burjuvazinin, ve özellikle onun en etkin kesimi olan fabrikatörlerin, toprak aristokrasisine karşı üstünlüğünü ilk ve son olarak saptadı. Bu, burjuvazinin en büyük zaferiydi; bununla birlikte, kendi öz çıkarı için kazandığı son zafer de buydu. Daha sonraki bütün zaferlerini, önce müttefiki, ama çok geçmeden hasmı olan yeni bir toplumsal güçle paylaşmak zorunda kaldı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.