[22*]
ELİNİZDEKİ küçük kitap, aslında, daha büyük bir bütünün[23*] bir parçasıdır. Berlin üniversitesinde Privat-dozent[24*] olan Dr. E. Dühring, aşağıyukarı 1875'te, artık sosyalist olduğunu birdenbire ve pek gürültülü bir biçimde açıkladı, ve Alman kamuoyuna, ayrıntılı bir sosyalist teori ile birlikte, toplumun yeniden örgütlenmesi için eksiksiz bir uygulama planı da sundu. Bunun doğal sonucu olarak, öncellerine çattı; ve Marx'a, olanca öfkesiyle saldırarak, hepsinden çok onur verdi.
Bu, Almanya'da Sosyalist Partinin iki kesimi –ayzenahçılar ile lasalcılar–16 tam birleştikleri,17 ve böylece daha da güçlenmekle kalmayıp, bütün güçlerini ortak düşmana karşı kullanma yeteneğini kazandıkları sıralarda oldu. Almanya'da Sosyalist Parti hızla bir güç olmaktaydı. Ama onu bir güç haline getirmenin ilk koşulu, yeni sağlanmış olan birliğin tehlikeye düşürülmemesiydi. Ve Dr. Dühring, kendi çevresinde, bir kümeyi, geleceğin ayrı bir partisinin çekirdeğini, açıkça toplamaktaydı.18 Bundan ötürü, onun karşısına çıkmamız, ve hoşlansak da hoşlanmasak da, savaşımla hesabını görmemiz zorunlu hale geldi.
Bu, pek güç olmayabilirdi, ama uzun bir iş olduğu besbelliydi. Bilindiği gibi, biz Almanlar, ince eleyip sık dokumaya, çok derin ve köklü düşünmeye, Gründlichkeit'a[25*] –nasıl isterseniz öyle deyiniz– düşkünüzdür. İçimizden biri, yeni bir öğreti saydığı bir şeyi açıklayınca, onu önce her şeyi kapsayan bir sistem haline getirmek zorundadır. Mantık ilkelerinin ve evrenin temel yasalarının, eninde sonunda, yalnız bu yeni bulunup tamamlanan teoriye ulaşılmak için varolageldiğini kanıtlaması gerekir. Ve Dr. Dühring, bu bakımdan, tam istenen ulusal nitelikteydi. Şunların hakkından gelmem gerekiyordu: eksiksiz bir ussal, ahlaki, doğal, ve tarihsel "Felsefe Sistemi"; eksiksiz bir "Ekonomi Politik ve Sosyalizm Sistemi"; ve son olarak, bir "Eleştirel Ekonomi Politik Tarihi" – görünüşü ve içeriği bakımından ağır üç koca cilt; genellikle daha önceki filozofların ve iktisatçıların hepsine karşı ve özellikle Marx'a karşı seferber edilmiş üç kanıtlar kolordusu –gerçekte tam bir "bilimde devrim" çabası–. Uzay ve zaman kavramlarından bimetalizme,19 maddenin ve hareketin öncesizliğinden ve sonrasızlığından ahlaki ideaların kalımsız nitelikte olmasına, Darwin'in doğal seçmesinden (natural selection) gelecekteki bir toplumda gençliğin eğitimine kadar, aklagelen çeşitli konuların hepsini ele almam gerekiyordu. Ne olursa olsun, Dr. Dühring'in işi geniş ve sistemli tutması, bana Marx'ın ve benim bu pek çeşitli konulardaki görüşlerimizi daha önceleri yaptığımızdan çok daha birbirine bağlı bir biçimde ve Dr. Dühring'e karşı geliştirme fırsatını verdi. Başka bakımlardan pek tatsız tuzsuz olan bu işi üstlenmemin başlıca gerekçesi budur.
[Dr. Dühring'e –ç] yanıtını, önce Leipzig'de, sosyalist kesimin başlıca organı olan Vorwärts'te20 bir makaleler dizisi halinde yayınlandı, ve daha sonra bir kitap haline getirildi. Herr Eugen Dührings Umwälzung der Wissenschaft [Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor.] Bu kitabın ikinci bir basımı, 1866'da, Zürih'te yapıldı.
Şimdi Fransız yasama meclisinde Lille temsilcisi olan dostum Paul Lafargue'ın dileği üzerine, bu kitabın üç bölümünü21 elden geçirerek bir kitapçık haline getirdim. Ve Lafargue, bunu Fransızcaya çevirip Socialisme Utopique et Socialisme Scientifıque adıyla, 1880'de yayınladı. Bu Fransızca metinden yararlanılarak bir Lehçe ve İspanyolca basımı yapıldı. 1883'te, Alman dostlarımız, bu kitapçığı özdilinde yayınladılar. O zamandan beri, Almanca metinden yapılan İtalyanca, Rusça, Romence, Flamanca ve Danimarka dilindeki çevirileri yayınlandı. Böylece, bu kitapçık, elinizdeki İngilizce basımı ile birlikte, on dilde yayınlanmış oluyor. Herhangi bir sosyalist yapıtın, 1848'deki Komünist Manifesto'muzun ya da Marx'ın Kapital’inin bile, böyle birbiri ardına çevrildiğini bilmiyorum. Almanya'da dört basımı yapıldı ve basılan nüshaların toplamı, 20.000'i buldu.
Eklenti, "Mark",22 Almanya'da toprak mülkiyetinin tarihi ve gelişimi konusundaki bazı temel bilgileri, Alman Sosyalist Partisi içinde yaymak amacıyla yazılmıştı. Bu, partinin kentlerde çalışan insanları özümsemesinin aşağıyukarı tamamlandığı, ve tarım işçileri ile köylülerin ele alınması gerektiği bir zamanda, her şeyden daha zorunlu görünüyordu. Toprağı kullanma hakkının özgün biçimleri, eski Cermen kabilelerinin hepsinde ortak olduğu için, ve bunların ortadan kalkışının tarihi, İngiltere'de bile, Almanya'da olduğundan daha az bilindiği için, bu eklenti, çevirinin kapsamına alındı. Metni, Maksim Kovalevski'nin bu yakınlarda geliştirmeye başladığı varsayımı anmadan, aslında olduğu gibi bıraktım. Onun varsayımına göre, ekilebilir alanların ve otlakların birkaç kuşağı içeren büyük bir ataerkil aile topluluğunun ortak hesabı için işletilmesi, o alanların Markın üyeleri arasında paylaşılmasından önce geliyordu (hâlâ varolan Güney Slovenya Zadrugası örneğindeki gibi), ve paylaşma, daha sonra, topluluk ortak işletmeciliğe güçlük çıkaracak kadar büyüyünce oldu. Kovalevski belki tümüyle haklıdır, ama konu hâlâ sub judice'dir.[26*]
Bu yapıtta kullanılan ekonomik terimler, yeni oldukları ölçüde, Marx’ın Kapital’inin İngilizce baskısındakilere uygundur. Nesnelerin yalnız üreticinin kullanımı için değil, tersine, değişim amacıyla da üretildiği; yani kullanım-değeri olarak değil, meta olarak üretildiği ekonomik evreye "meta üretimi" diyoruz. Bu evre, değişim için üretimin başlangıcından günümüze kadar uzanmakta; ancak, tam gelişimine kapitalist üretim koşullarında, yani üretim araçlarının sahibi olan kapitalistin, kendi emek-gücünden başka hiçbir üretim aracı olmayan insanları, emekçileri, ücretle çalıştırdığı ve ürünlerin satış fiyatının kendi gideri üstündeki fazlasını cebine attığı koşullarda ulaşır. Sınai üretim tarihini, ortaçağdan bu yana üç döneme ayırıyoruz: 1° küçük usta zanaatçının, kalfaları ve çıraklarıyla birlikte [çalıştığı –ç.] ve her emekçinin nesnenin bütününü ürettiği zanaatçılık [dönemi –ç]; 2° çok sayıda işçinin, topluca ve büyük bir işyerinde, nesnenin bütününü işbölümü ilkesine göre ürettiği; her işçinin, işlemin yalnız bir kesimini yaptığı, ve bundan ötürü ürünün ancak ardarda hepsinin elinden geçtikten sonra tamamlandığı manüfaktür [dönemi –ç.]; 3° ürünün [herhangi bir –ç.] güçle işletilen makinelerce üretildiği, emekçinin işinin mekanik aracın çalışmasını denetlemek ve düzeltmekle sınırlı olduğu modern sanayi [dönemi –ç.].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.