Metafizikçi için, şeyler ve onların zihinsel yansıları, idealar, ayrıklanmıştır, onların birbiri ardına ve birbirinden ayrı olarak incelenmeleri gerekir, ve onlar, her zaman için, durağan, kaskatı, belirli inceleme konularıdır. O, kesinlikle uzlaşmaz antitezlerle düşünür. "Sözleri 'evet, evet; hayır, hayır'dır; bunun dışında olan her şey, kötüdür." Ona göre, bir şey, ya vardır ya da yoktur; bir şey aynı zamanda, hem kendisi ve hem de kendisinden başka bir şey olamaz. Olumlu ile olumsuz, kesinlikle uyuşmaz; neden ile sonuç, birbirine göre, kaskatı birer antitez durumundadır.
Bu düşünme tarzı, ilk bakışta, bize çok açık görünür, çünkü doğru ortak duyu (sound common sense) denen şeyin düşünme tarzıdır. Ancak, bu doğru ortak duyu, kendi dört duvarının çevrelediği yalınkat alanda saygıdeğer bir yoldaş olmakla birlikte, araştırmanın geniş alemine açılmak cesaretini gösterince şaşılacak serüvenlerle karşılaşır, ve metafizik düşünce tarzı, genişliği, özel (tikel) araştırma konusunun niteliğine göre değişen birtakım alanlarda yetkili ve gerekli ise de, eninde sonunda, daha ötesinde tek yanlı, yetersiz, soyut kaldığı, ve çözülmez çelişkiler içinde yittiği bir sınıra ulaşır. Bireysel şeyleri incelerken, onlar arasındaki bağlantıları unutur; onların varlığını incelerken, o varlığın başlangıcını ve sonunu; onların durgunluğunu incelerken, hareketini unutur. Ağaçlar yüzünden ormanı göremez.
Gündelik amaçlarımız için, örneğin, bir hayvanın ölü mü, yoksa diri mi olduğunu biliriz ve söyleyebiliriz. Ama daha yakından araştırılınca, bunun, pek çok halde, hukukçuların çok iyi bildiği gibi, pek karmaşık bir iş olduğunu anlarız. Hukukçular, anasının dölyatağındaki çocuğu öldürmenin cinayet olduğuna usa-uygun bir sınır bulmak için boşuna kafa yormaktadırlar. Bu, ölüm anını kesinlikle belirlemek kadar olanaksızdır, çünkü fizyoloji ölümün birdenbire ve bir anlık bir görüngü olmayıp, çok uzayan bir süreç olduğunu kanıtlamaktadır.
Bunun gibi, her organik varlık, her an hem aynıdır hem de aynı değildir; her an dışardan sağlanmış maddeleri özümser ve başka maddeleri dışarı atar; her an vücudun bazı hücreleri ölür ve yeniden başka hücreler oluşur; uzun ya da kısa bir süre sonra vücudun maddesi tümüyle yenilenir, onun yerini başka madde molekülleri alır, öyle ki, her organik varlık, her zaman kendisidir ve yine de kendisinden başka bir şeydir.
Bundan başka, daha yakından araştırılınca, bir antitezin iki kutbunun, örneğin olumlu ile olumsuzun, karşıt oldukları kadar ayrılmaz ve bütün karşıtlıklarına karşın, birbirleriyle ortaklaşa içice olduklarını görürüz. Ve bunun gibi, neden ile sonucun ancak bireysel hallere uygulanmaları sırasında geçerli kavramlar olduğunu; ama bireysel halleri evrenin bütünüyle olan genel bağlantıları içinde düşünür düşünmez, neden ile sonucun birbiriyle raslaştığını, ve nedenlerle sonuçların sürekli olarak yer değiştirdiği evrensel etki ve tepkiyi dikkate aldığımız zaman, neden ile sonucun birbirine karıştığını, öyle ki burada sonuç olan şeyin, orada ve sonra neden olacağını ya da bunun tersini, vice versa, görürüz.
Bu süreçlerin ve düşünce tarzlarının hiçbiri, metafizik düşünme çerçevesine girmez. Oysa diyalektik, şeyleri ve onların tasarımlarını, ideaları, köklü bağlantıları, sıralanmaları, hareketleri, başlangıçları ve bitimleri içinde kavrar. Yukarda anılanlar gibi olan süreçler, bundan dolayı, diyalektiğin kendi işleme yönteminin birer doğrulanmasıdır.
Doğa, diyalektiğin kanıtıdır ve çağdaş bilimin bu kanıtı her gün artan çok zengin gereçlerle donattığı ve böylece, şunu gösterdiği söylenmelidir: doğa, metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir; hiç durmaksızın yeniden dönülen bir çemberin o sonsuz değişmezliğinde hareket etmemekte, tersine, gerçek bir tarihsel evrimden geçmektedir. Bununla ilişkili olarak, herkesten önce Darwin'in adı anılmalıdır. Darwin, bütün organik varlıkların, bitkilerin, hayvanların ve insanın kendisinin, milyonlarca yıldır olagelen bir evrim sürecinin ürünleri olduğunu kanıtlayarak, metafizik doğa görüşüne en ağır darbeyi indirdi. Ama diyalektik düşünmeyi öğrenmiş doğa bilginleri sayılabilecek kadar azdır, ve bulunan sonuçlarla ileri sürülen düşünme tarzının karşıtlığı, teorik doğa biliminde şimdi başat olan ve öğrenciler kadar öğretmenleri, okurlar kadar yazarları da umutsuzluğa düşüren o sonsuz karışıklığı açıklamaktadır.
Evrenin, onun evriminin, insan soyunun gelişiminin, ve bu evrimin insan zihnindeki yansısının doğru bir tasarımı, bundan dolayı, ancak diyalektik yöntemle, dirimin ve ölümün, ilerleyen ya da gerileyen değişmelerin sayısız etki ve tepkileri sürekli olarak dikkate alınmakla başarılabilir. Ve yeni Alman felsefesi, işte bu ruhla çalışmaktadır. Kant, Newton'un o eşsiz ilk itişin bir defa verilmesinden sonraki kalımlı güneş sistemini ve onun sonsuz süredurumunu, tarihsel bir sürecin, güneşin ve bütün gezegenlerin kendi ekseninde dönen bulutsu bir kütleden oluşmasının sonucu olarak açıklamakla kariyerine başladı. Ve güneş sisteminin belirli bir başlangıcı olmasından, aynı zamanda, onu gelecekte zorunlu olarak ölümün izleyeceği sonucunu çıkardı. Laplace, yarım yüzyıl sonra, Kant'ın teorisinin doğru olduğunu matematikle sınamış, ve bundan yarım yüzyıl sonra da, spektreskop, uzayda, böyle pek çeşitli yoğunlaşma aşamalarında ve akkor halinde gaz kütleleri bulunduğunu saptamıştır.
Bu yeni Alman felsefesi, Hegel sisteminde doruğuna vardı. Bu sistemde –onun en büyük başarısı hurdadır– doğal, tarihsel, zihinsel bütün alem, ilk defa bir süreç olarak, yani sürekli hareket, değişim, dönüşüm ve gelişim içinde betimlendi; ve bu hareketin ve gelişimin tümünü bir bütün yapan iç bağlantı izlenmeye çalışıldı. Bu görüş açısından insanlık tarihi, artık, olgunlaşmış felsefi sağduyu mahkemesince hepsi de eşit olarak mahkûm edilebilen ve olabildiği kadar çabuk unutulup giden anlamsız şiddet eylemlerinin yabanıl bir burgacı gibi değil de, insanoğlunun kendisinin evrim süreci olarak görünüyordu. Artık, bu sürecin aşamalı ilerlemesini bütün çapraşık yolları boyunca izlemek ve onun dışardan raslantı gibi görünen bütün görüngülerinin iç düzenini ortaya çıkarmak, zihnin ödeviydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.